13 Eylül 2012 Perşembe

Tanımlanamayan

Bu yazıya başlamakta ciddi anlamda zorlanıyorum.
Epey öncesinden başlamalıyım sanırım. Çok başından, arkadaşlığımızdan... O zamanlar da 7/24 bir arada olduğumuz için, hep konuşurduk. "Aslında sermaye olsa şu işi kurmak lazım, bak bu da yapılsa süper olur" vs. şeklinde. Ben ta o zamanlardan iş hayatından daha başlayamadan bıkmış, nefret etmiş biriyim. Kendi mesleğim dışında bir çok sektörde, bir sürü tecrübem olmuş. Ama mutlu olmamışım hiç. Her defasında da gelip Cumhur'a sızlanmışım, ağlamışım. O'nun tecrübesi daha fazla tabi, bir de kendi işini yapmış bir dönem. Hatta sık sık "keşke o cafeyi kapatmadan önce görebilseydin" gibi laflar edip gülümsetirdi beni. Sonra bir gün bana küt diye "seninle ortak olucaz kızım" dedi. Her zaman ki gibi bir muzırlık beklediğimden güldüm, ama ciddiydi. "Benim param yok ki, doğru düzgün bir iş bulsam bile minimum 5 yıl sonra belki.." dediğimde "senden para isteyen mi oldu?" diye azar da işittim. Velhasıl kelam, söz temsili :), ikimiz de kendi işini yapmanın hayalini kuran iki en iyi arkadaştık.
Gel zaman git zaman, biz olmamız gereken BİZ'e evrildik, zaman geçti durmadı tabi, zamanlar geçti, sevgilim geçen kış kendi işimizi yapmak için birileriyle masaya oturdu. İş yemek sektöründeydi, ama demek ki bizim için doğru değildi ki olmadı. Her zaman da bu bakış açısında olduk, her konuda. İnandık ki olmayan bir şey mutlaka daha iyisi olacağı için olmamıştır.
Haklıydık.
Her akşam bana bütün gün kafasında tasarladığı yeni girişim fikirleriyle gelen sevgili, aralarından bana hiç bahsetmediği bir tanesini seçmiş, bütün sistemi oluşturmuş ve kocaman bir patronluk hediyesiyle karşıma dikilmişti. Ne hissedebilirdim ki?
Ne hissedebilirsiniz? O adam, o zamana kadar kötü iş tecrübeleri yaşamış bir siz var karşısında. Bu tecrübelerin her birine şahit olmuş. Gün gelmiş koşup ona sarılıp ağlamışsınız, gün gelmiş birlikte küfretmişsiniz. Sizi hep sakinleştirmiş, yatıştırmış. Daha iyisi olacağını fısıldamış hep. Söz vermiş, "bir gün mutlaka kendi işini yapıcaksın, ben açıcam orayı sana" diye. O her zaman ki sonsuz sakinliğiyle sizi de huzura boğmuş. Dışarda ne kadar kötü, berbat, acımasız bir dünya varsa; O'nun olduğunuz için ikinizin dünyasında da bir o kadar huzur, sakinlik, saflık... Dışarda ne kadar "koskocaman kadın"sanız, O'nun kanatlarının altında bir o kadar "ufak kız"... Ama hayat devam eder, çalışmanız gerekir. O adamın omuzlarındaki yükleri hafifletmeniz gerekir. Bir sürü saçma sapan işe daha girip çıkarsınız bu sırada, sinirleriniz iyice bozulur. Herkes akıl verir, akıl bedava ya. Sanki kendileri çok şey başarmış gibi, sanki her insan birbirinin aynı olmak zorunda gibi sıradan akıllar. Anlayamazlar; herkesin yaptığı şeyleri yaparak mutlu olmadığınızı, yaratıcı olmanın ama bunu hayata geçirememenin ne demek olduğunu. O yüzden onlarla konuşmazsınız. Bıkkın kafa sallamalar dışında bir iletişiminiz olmaz. Yalnızca O adam anlar sizi, O bilir, çünkü O da sizinle aynıdır. Siz'dir.
Siz olmaya ek olarak, kocaman bir dünya yaratmıştır ikiniz için. Aynı zamanda çalışıyordur, her şeyi tek başına başarıyor, ikiniz için elleriyle tek başına sapasağlam bir şekilde gelecek hazırlıyordur. O'na bakarken gözbebekleriniz büyür, gururdan.
Bir de bütün bunları başardığı yetmezmiş gibi -ki yetmez, O başarmalara doymaz adam- kalkar bu zamana kadar kanatlarının altında sakladığı ufaklığını kocaman bir patron yapar. Söz verdiği gibi. Hiçbir sözü yarım kalmadığı gibi.
Burdan sonra bana kalan daha bu işi kurmadan aylar, yıllar önce bana söylediği gibi "işin prestij kısmısın sen, görselliksin. böyle sadece oturup izlemek için.." tarafını gerçekleştirmek için çalışmak oldu. Tarif edilemez bir mutlulukla, keyifle çalışmak. Logo tasarlamak, slogan bulmak, görseller seçmek... Her gece sabahlara kadar çalışmak, kahramanım ertesi gün işe gideceği için uyurken çalışmaları mailine yağdırmak. Sabah uyurken O adamdan gelen gurur ve beğeni mailleri... Bu süreci herkesten sır gibi saklayışımız. Bundan deli gibi mutlu oluşumuz. Ardından O adamla el ele ürünlerimizi seçmeye gitmek. Çalışmalar, konuşmalar.. Katalog çekimimiz. Tüm hazırlıkları ince ince tamamlayıp, yayınlamaya saatler kala o halimiz..
Ortaya çıkardığımız şey bizim için "iş" kavramının çok dışında.
O bizim ilk bebeğimiz.
Ve onu yaratan O adam!

Bu yazının aslı, gerçeği esasında birazdan aşağıya paylaşacak olduğum şeklidir. Sanırım tarihimizde ikinci kez aramızda geçen bir konuşmayı paylaşıyorum bu mecralardan. Olsun. Bunu paylaşmalıyım çünkü ne yazarsam yazayım eksik, biliyorum. Tamamlayabilmek için yeni işimizi yayınladığımız günün gecesi, ben yine çalışmalar yapıp, uyumak için yatağa geçtiğimde, sevgili adam uyurken ona attığım maili birebir paylaşıyorum. En özeli.


Ve huzurunuzda bir kez daha teşekkür ediyorum. Hayatımı; hayatıMIZa ve ardından "develer tellal pireler berber iken" diye dilden dile anlatılacak masalıMIZa dönüştüren O adam'a.

Aşkla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder