7 Ekim 2011 Cuma

Teklif


30.09.2011
       

     Geldi "teklif" gecesi. 
  Bomba gibi bir iş görüşmesinden çıkmışım. Bir kaç saat sonra olumlu bir telefon almış, işe kabul edilmişim. Bu kadar güzel haberin içinde gece için yapılan hummalı çalışmalardan elbette haberim yok. Sevgilim, kuzenim ve can arkadaşım arasındaki istihbarat o kadar sıkı ki bana hiçbir şey çaktırılmıyor. Gerçi sabah ben iş görüşmesi yolundayken, şirkette çalışıyor bildiğim sevgilimi Kadıköy'de telefonla konuşup yürürken görmemle biraz sallanır gibi oldular ama, ben durumu asla evlilik teklifine yormadığım için o kısımdan sıyırdılar. Tabi bir de sabah yine iş görüşmesi yolunda Zerrin'le aynı otobüse binmem fakat onu görmemem ve Zerrin'in milletin şaşkın bakışları arasında hırsız gibi otobüsten inip kaçması efsane, o var :) Yine de aklımın ucundan bile geçmedi teklif meselesi, samimiyim.




  Nerde kalmıştım? Evet, işi o gün aldım. Pazartesi eğitime başlıyorum. Moraller süper, aylardır beklediğim işi sonunda buldum sanırım sevinçleri, akşam olsa da sevgiliye sarılsam kutlasak düşünceleri falan. Derken akşam da oldu tabi, sevgili geldi beni aldı. Karşılıklı rakı içip ufak bir kutlama yapacağız sözde. Yemek için erken olduğu kararına varıp her zaman ki mekanımıza Moda'ya yürüdük. Nasıl yağmur, hiç sevmem. Ama umursamıyorsunuz tabi yanınızda sevgili varken :) Çaylarımızı içip muhabbet ediyoruz, gülüyoruz. Bizim için hep olan sade ve güzel akşamlardan. Bir saat kadar sonra kalkıp yemeğe gitme kararı alıyoruz, artık rakının zamanıdır deyip. Fakat sevgili hiç yapmadığı bir şeyi yapıp sahile yürümemizi istiyor. Napıcaz orda falan diyorum hava soğuk, olsun diyor yürürüz. Kırmıyorum gidiyoruz. Yine gülüşmeler, türlü şaklabanlıklar eşliğinde ilerlerken telefonumu çıkarıyorum. İçime doğmuş herhalde ki, şaşırıyor sevgilim napıcaksın telefonu diyor biraz telaşlı ama çaktırmadan. Fotoğrafımızı çekicem diyorum ve çekiyorum. Sonra yine asla yapmadığı bir şey yapıp telefonumu benden alıyor, cebine koyuyor. Saati soruyor 21.00'a az var diyorum. Yürüyoruz. Telefonuma durmadan Facebook bildirimleri geliyor. Versene bakıcam diyorum, yok kalsın bakarsın sonra diyor. BBM'den yazıyorlar geçiştiriyor falan. Ben de yürürken demirlemiş duran bir yat görüyorum ve manasız bir şekilde yatlardan bahsetmeye başlıyorum. Konuşuyorum, konuşuyorum ve o bir saniye dursana bir şey söylicem diye beni durduruyor. Ne oldu falan derken "her başarılı erkeğin.." diye başlıyor ve son duyduğum şey "ama ben arkamda değil yanımda olmanı istiyorum." Bir saniye nasıl yani dememe kalmadan diz çöküyor sevgili ve elinde (yine her şeyimiz, herkesten farklı tabi) melek şeklinde pespembe bir yüzük kutusuyla o soruyu soruyor.

İşte o kutu ve tekaşkım tektaşım :)





   İnanın o yaşa kadar düşündüğünüz hiçbir teklif, izlediğiniz hiçbir film ve duyduğunuz hiçbir jest o an hissettiklerinizi karşılayamaz-mış. Ben tek bir kelime bile edemedim. Düşünün "evet" bile diyemedim :) İstediğim ilk şey oturmak oldu. Bir kayaya oturdum ve yüzüğü o dakikaya kadar görmeye cesaret bile edemedim. Parmağımı uzattığımda hala gözlerim kapalıydı ve sadece "evlenirim" dedim. Düşününce, çok komik ve unutulmaz. Klişelerden nefret eden biri olarak o şok içinde bile yine klişe olmayan şeyler yapmışım :) 




Biraz nefes aldım, hatta aldık beraber. Sonra el ele yürümeye başladık. Burda daha da komik olan sahne beni Moda Melek'e yemeğe götürmeye ikna etmeye uğraşan sevgili ve "hayır, gerek yok" falan gibi sebeplerle itiraz eden ben. Yol boyunca itiraz ettim, gitmeyelim lütfen bile dedim. Bütçeyi düşünen kadın modeli :) Haberim yok tabi beni nelerin beklediğinden daha. Öyle böyle derken Moda Melek'in kapısından girdik, sevgili ismini verdi ve bizim için ayrılan masaya doğru ilerlemeye başladık. Daha karanlık bir ortama giren gözlerim karanlığa alışıp etrafı görene kadar bir alkış koptu. Hayatımda yaşadığım en büyük şoklardan biridir, karşımda masa kurulmuş rakılar mezeler hazır o an sorsalar orda görmek isteyeceğim insanlar orda, kanım kardeşim Zuhal'im, can arkadaşım kardeş yarım Zerrin'im, bizden bir farkı olmayan soyadımızı bile verdiğimiz Funda'm.. Hepsi orda alkışlar, ıslıklarla bizi karşılıyorlar. Benim bütün dişlerim eminim görünüyordur. O an kızlara sarılmalarım, tekrar sevgiliye sarılmam, masaya oturmamız, nasıl oldu nasıl etti soruları karşısındaki ben'i sadece şaşkın kelimesi ifade edebilir. Bir süre kendime gelip anlayamadım bile ne olup bittiğini. Telefonuna bak dediklerinde ancak görebildim tüm arkadaşlarımın duvarıma saat tam 21.00'da yazmaya başladıkları şeyi. Hepinizin bilip benim bilmediğim sürprizi :)





  Sonrasında yemeklerimizi yedik, şerefe kadehlerimizi kaldırdık, güldük, oynadık ve hepsinin üzerine aslında hepimize de sürpriz olan son bomba geldi. Sahne alan bayan, sevgilinin ismini söyleyip sahneye davet ediyor. O şaşkınlıkla giderken yanına Funda'yı çağırıyor, gülüşüyoruz. Ardından beni çağırıyor, bildiğiniz pasta arabasıyla üzerinde isimlerimizin yazılı olduğu pasta geliyor, müzik, alkışlar, kızların çığlıkları arasında mikrofonu alan sevgili bir kez daha önümde diz çöküp "Sevgilim benimle evlenir misin?" diyor. Bu sefer daha tecrübeliyim ve teklifi üçletmeden "Evet" diyorum mikrofona :) Bu anların videosunu da ekleyeceğim daha sonra burdaki çekmecemize. 
  Bir evlilik teklifi hikayesi de benden eklendi blog dünyasına ve tabi bizim anılar çekmecemize, bir anlamda aile albümü başlangıcımıza.
  Yanımızda olan meleklere, o gece olamayıp yine yanımızda olan diğer meleklere, iyi dileklerini sosyal medyadan, telefondan ve birebir ileten herkese çok teşekkürler. 

To be continued... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder