O kadar uzun zaman oldu ki yazamayalı, sanki ilk blogumu yazıyor gibiyim. Nerden başlayacağım, neler yazacağım hakkında hiçbir fikrim yok açıkcası. Bu durumlarda fotoğraflar en büyük yardımcım laf aramızda :)
Pek tabii, nişan sabahıyla başlıyorum. Bir önceki gece hava yağacak mı açacak mı diye düşünüp zor uyuduğumdan, sabah uyanmam da biraz zor oldu, olmadı değil. 25 Mayıs'ta yağmurlar, seller olunca ortalık çok korktuk tabi. Nişan mekanımız dış mekan, fotoğraf çekimlerimiz dış mekan, eyvah yağarsa ne yaparız paniğini yaşadık. Ama şanslıyız uyandığımız sabah ve tüm gece boyunca hava muhteşemdi. Velhasıl kelam, sabah efendi damat sevgilim, sayın şoförümüz Orço ve fotoğrafçımız Zero yola çoktan çıktıklarında, ben hala yatakta ayılmaya çalışıyordum itiraf edeyim. Ama mecbur kalktık tabi, gelinsiz nişan olamayacağı için. Daha yüzümü yıkarken kapı çalındı ve takım teker teker dökülmeye başladı. Kahvaltısız hiçbir güne başlamamışım, nişanlanacağım güne hiç başlayamazdım. Kahvaltı önemli. Yedik içtik, muhabbet makara ve evden kuaföre doğru çıkış hazırlıkları sırasında iki kare aktarıyorum;
"erkekler gülünçlü,
kızlar gergin" :)
Tabi beyler bizi kuaföre attıktan sonra, arabayı temizletmek, ufak tefek eksik detayları tamamlamak gibi görevleri başarıyla tamamlayıp PES oynamaya gittiler o ayrı. PES Çiftler Turnuvasını nişan sonuna taşıyarak içerisinde PES organizasyonu bulunan tek nişan olmayı da hedefledik ve hatta oyun konsolunu, kolları vs mekana da götürdük o gece bu arada ama, bir takım aksilikler oldu oynayamadık, düğüne saklıyoruz bu konsepti efem :)
Onlar oynayadursun, biz kuaförde saç makyaj derken saatler geçiverdi ve 4 saatin sonunda kuaförden çıkıp giyinmek üzere eve tekrar dönüş gerçekleştirdik. İçerisinde tarlatan bulunan giysileri tek başımıza giyemiyormuşuz kızlar, bunu öğrenmiş oldum. Zero tecrübeli tabi, benden önce Zeynep'i giydirdi. Diktirdiğim kıyafet komple tül olmasına rağmen o ağırlığı, o kabarıklığı taşımak da epey zormuş. Gelinliği taftadan falan hiç hayal edemiyorum artık mesela. Bu arada, bir daha asla kirpik taktırmayı da düşünmüyorum, kendime not olsun. Evet ne diyordum, kuaför bitti, evde giyinme aşaması bitti, vurduk kendimizi çimene, güneşe. Fotoğraf çekimi için Özgürlük Parkı'nı daha önce seçmiştik, balonlarımız da olacaktı fakat o hain baloncuya burdan selam ediyorum, erkekler kendisini aradı taradı bulamadı. Ama gerek de olmadı gerçi, fotoğraf çekimimiz bol makaralı, çok eğlenceli geçti. Bunlar da kimsede olmayan komikli çekimimiz belgeleri;


Biz bizeydik onun getirisi çok bir kere. Zaten klasik çizgilerden çok uzak iki insanız, kapanıp bir stüdyoya romans pozlar veremezdik. Tüm çekimlerimiz sanıyorum 2 saat kadar sürdü ve ortaya çıkan sonuçlar herkesten aldığımız tepkilere göre de harikulade. Tüm fotoğrafları Facebook bağlantısıyla paylaşacağım buradan, hatta tarih bu tarih oldu ben hala devasa boyutta yaptırmak için poz seçemedim, hepsi çok çok güzel ama içlerinden bir kaç tanesini seçip biraz iç çektirmek isterim tabi :)
Yine seçemeyip baya bir doldurdum burayı fotoğraflarla ama, nişanın tüm fotoğraflarına şu bağlantıdan ulaşabiliyorsunuz ;
Nişanımız :)
Fotoğraf çekimimiz de tamamlandıktan sonra, akşamın başlamasına kalan bir kaç saatlik zamanda da mekana gidildi, masa düzenlemeleri kontrol edildi, bistro masaları ve oturma düzeni arasındaki denge sağlandı, üst katta bekleyeceğimiz yere kıyafetler, yedek ayakkabılar, makyaj malzemeleri çıkarıldı ve en sonunda artık oturulup yorgunluk yemekleri afiyetle yendi. Bu sırada sevgiliye gelen bir evrak olduğu söylendi, teslim alıp açtık ki ne görelim? İlk tebriğimiz telgrafla mekana yollanmış :) Bu nezaket karşısında inanılmaz mutlu olduk tabi. Bircan amca ve İnci teyzeye kocaman teşekkürlerimizle birlikte telgrafımızı yayınlıyorum, çerçeveletip evimize asacağız bunu :)

Tebrik telgrafının ardından ilk konuklar gelmeye başlayınca kimselere gözükmeden bizde üst kattaki yerimizi aldık ve beklemeye başladık. İtiraf etmeliyim ilk sancıyı o zaman hissettim. Midemde bulantı, sürekli bir kıpırdanma hali. Odaya gelen giden oluyor, son hazırlıklar aşağıda sürüyor. İlk Didi'miz geldi yukarı, ve tepkisi tabi ki "manyak olmuşsun" oldu. Sanırım bu kadar sıradışılığı benden bile beklemedi kimse.

Ardından sevgilimin kurduğu şahane ekip geldi. Kuzen Talha ve Onurhan. Bana sorular soruyorlar, şu nasıl olsun, şu sırada nasıl anons edelim vs. diye ama ben uçmuşum tabi sağlıklı cevaplar veremiyordum o an :) Kamera çekimleri, müzik ve ses sistemi onlardan sorulacak gece boyunca. Kemik ekip yani. Zaten sağolsunlar, onlar olmasaydı sudan çıkmış balık misali kalmıştık. Ardından kuzenler de tek tek dökülürken, tabi ki beklediğim kişi geldi. Can kuzenimiz Zuhal'imiz. Biliyordum gördüğü an ikimizde ağlayacaktık ve öyle de oldu. Kapıdan girer girmez döküldü gözyaşlarımız, ne çabuk büyüdük de birbirimizin ailelerini kurar olduk, şu hale bak durumları.. Hemen toparlanıverdik, malum makyajlar mühim akmamalı. Sevgili de muzipliğiyle araya girince hemen şebekleştik tam da şurdaki gibi;
Bu duygusal anlara ek olarak bir de sevgilimin arkadaşlarının Balıkesir'den yolladıkları tebrik çiçeğimiz var misler gibi. Teşekkür eder bakınızı ekleriz;
Biz yukarda böyle heyecanlanırken, aşağısı tamamen hazır hale geldi. Misafirler toplandı, hatta yukarı talimatlar bile gönderildi, "hadi çıksınlar artık" diyerekten. Naz yaptık tabi ama, nereye kadar? Zuhal ve Zero hemen koskoca kıyafetimin altına girip ayakkabılarımı giydirdiler bana :) Ordan sonrasını da çok net hatırlamıyorum zaten. Sevgili de hatırlamıyormuş.

Titreye titreye indik o merdivenlerden, The Verve - Bitter Sweet Symphony eşliğinde. Alkışlar, flaşlar, bir sürü insan ama yüzleri seçemiyorsunuz asla, önünüze yıllardır görmediğiniz arkadaşınız gelse o an farkedemezsiniz, böyle bir ruh haliymiş yani bu. Kimleri göremediysem burdan özür diliyorum :) O kadar şaşkın bir hal alıyorsunuz ki o dakikalarda, nasıl indik bu merdivenleri, nasıl yürüdük, ortaya nasıl geldik hiç bilemiyorum. Hatta herkes bizim kadar şaşkındı bana sorarsanız. Yüzüklerin kesilmesine varana kadar epey bir bekledik tüm gözler üzerimizde, etrafımızda bizim ekip sürekli göz temasındayız, müziktir, kim kesecek yüzüğüdür, nişan yastığıdır.. Kim geldi, kim gitti diyene kadar eniştem bir şekilde sahneye gelmiş, konuşmaya da başlamış ki biz yüzükler takılana kadar ancak farkına vardık. Hatta eniştem de heyecandan yüzüğü yanlış parmağıma takacak gibi oldu, ben diğer parmağımı uzatınca hallettik :) Bu arada dikkatli gözlerden kaçmamıştır, söz yüzüklerimizin kurdelası kırık beyazdı. Nişanda ne renk olsun diye çok düşündüm ve sonuçta bu karede de görünen yeşil kurdelaya karar vedim. Ve dipnot; eldivenim, tarzı ve tek olması zevkli sevgilimin seçimi.

Yüzükler takılınca sözdeki aynı olayı yaşadık, eniştem de kurdelayı kesmeyi unuttu. Kimse bizi kurdelada bile olsa ayırmak istemiyor, bunu anladık :) Yüzüklerin ardından dansımızı ettik ama ne ediş. Bu kadar rahat olabileceğimizi düşünmemiştim ben mesela, mutlaka heyecanlanır, takılır, titreriz bir şey olur diye tahmin ediyordum ama baya baya bol kahkahalı bir danstı. Sevgilinin gülümseyişleri arasında, "senkronu kaçırdım mı?" diye soruşunu asla unutmayacağım mesela :) Yalnız şarkı uzun geldi bize. İlk dansı yapacak olanlar şarkıyı ya kısa seçsin, ya da sonlarından kırpsın, tavsiye..
Gülben Ergen-Masal Olalım parçasıyla ilk dansımızı bitirdik ve ardından takı törenine geçildi. İşte tüm davetlileri tek tek ve net görebildiğiniz ilk yer orasıymış. Herkesin tebriklerini kabul ederken anlıyorsunuz kimler gelmiş diye. Üniversitedeki ev arkadaşım Eco'nun gelmiş olduğunu o sırada farkettim ben mesela. En uzun süren merasim de bu. Hem takılar, hem fotoğraflar..

Ben sabırsızlanıyorum tabi bir an önce bitse de kendimi piste atsam diye. Oynamak kanımızda var Arnavut olarak, durduramıyoruz :) Dans parçası için de bir not ve tavsiye, mutlaka düşündüğünüz başka parça var kafanızda biliyorum ama hiç düşünmediğiniz bir şey oluyor çünkü, ritm dansa uymayabiliyor, davetlilerin anlayamayacağından endişe edebiliyorsunuz. Bizim için böyle oldu yani, bambaşka bir İngilizce parçaydı aklımızdaki ama o telaşla kimsenin sizin kadar özel hissetmeyeceğini ve parçanın güme gideceğini anlıyorsunuz. Biz o özel parçayı da düğüne erteledik, o da olmazsa evimizde dans ederiz, yine de o parçayı harcatmayız yani :)
Bu aşamadan sonrası tamamen oyna-oyna-oyna üzerine olduğu için fotoğraf paylaşmıyorum. Bizim için nişan-düğün bunu ifade ediyor çünkü. Bu arada da sesle ilgili ufak bir sorun yaşadık, kimlerin nazarı değdiyse artık, ama sevgilimin profesyonel ekibi sağolsun hemen müdahale edip sorunu giderdiler. Çok seviyoruz sizi Talha ve Onurhan :)
Ses sorunumuz giderildikten sonra her ne kadar kendimizi oynamaya vermiş olsak da, organizasyonun devamı için sıra pasta kesmeye geldi. Tabi ki her detay gibi, üzerinde çok düşündüğümüz şirin pastamızı da şarkılar ve alkışlar eşliğinde mutlu mesut kestik.
Gece boyunca takı kurdelasıyla mı dolaşsaydım ne yapsaydım bilemedim? Takı töreni bitmiş olmasına rağmen fotoğrafta da görüldüğü gibi üzerime takı takmaktan çekinmedi davetlilerimiz :)
Pasta kesildikten sonra da ekler pastalarımız ve ellerimle hazırladığım nişan anılarımız dağıtıldı. Burada da bir ekleme yapacağım, benim kadar özenip ellerinizle tek tek hazırlamayın bence. Ya da kesin çözüm olarak nişan-nikah anısının içine badem, şeker gibi yenecek özellikte şeyler koymayın. Herkes gibi olup lavanta falan koyun ki açılmasın. Çünkü sizi sizin kadar önemseyen davetliler büyük çoğunluğu oluştursa da, o kadar da önemsemeyenler tarafından binbir özenle hazırladığınız o kibar anılarınız salonları süslemek yerine, parçalanıp içindeki bademler uğruna heba edilebiliyor. Nasıl kıydınız bunlara demek istiyorum burdan ilgililere;


Pasta ve nişan anıları da dağıtıldıktan sonra artık saatler de epey ilerlediğinden, sıra en önemli sürprize geldi. Arnavut olduğumuzdan ve geleneklerimize bağlılığı da sürdürdüğümüzden dolayı; tüm kınalarda, düğünlerde, sünnetlerde Makedonya'nın o şaşaalı gösterişli şalvarlarını tüm kızlar giyeriz. Bilen bilir, şalvarlarımızın hepsi el işlemesi ve bir tanesinin kumaşı yaklaşık 12 metre civarındadır. Bugüne dek bekâr kızlar olarak her organizasyonda yakınlarımızın kendilerine diktirdiği şalvarları giymiştik, fakat gelin olmanın farkı burda ortaya çıkıyor; geleneğimize göre evlenmek üzere olan kızlara nişanlıları hediye olarak diktirir bu şalvarlardan. Yeni gelin şalvarı çok önemlidir. Üzerindeki işler, kumaşı ve aksesuarları her iki ailenin soyadına yakışır olmalıdır. Yeni gelin bu şalvarı dilerse kına gecesinde, kına gecesi yapmayacaksa nişanında ilk kez giyer ve süzüle süzüle Payduşka oynar, Damat oynar :) Daha sonra da her kına, düğün vs'de giyer. Bir nevi ikinci nişanlıktır bizim için ve onun kadar önemlidir. Sevgili sevgilim de tam bir Arnavut olduğundan, taa Makedonya'dan özel işli şalvar getirtti bana halam aracılığıyla :) Alt kısmı İstanbul'da dikilip bedenime uygun hale getirildi ve ortaya o gece herkese parmak ısırtan bu gösterişli şalvar çıktı;

Bizde gelin olmak şahane anlayacağınız. Bu gösteriş, bu süs püs, bu şaşaa başka hangi millette var bilmiyorum. Konu Arnavut olmak olunca, akan sular duruyor. Sevgilim de o kadar benimsedi ki artık, nerelisin diye soranlara; "Arnavutum, Üsküp-Kaçanik'ten. Dogani'leri bilir misin?" diyor :)
Ne çok övdüm soyumuzu di mi? Tevazu göstermediğimiz tek konudur herhalde. Daha melek kuzen Zuhal'imin kınası ve düğünü var, bitmedi yani :)
Neyse efendim, şalvarlı çıkışımızı yaptık, bendeniz yeni gelin olarak süzüle süzüle Payduşka ve Damat oynadım ve sonrasında Ekrem ve Gültekin'le coşarken, bu sırada müziklerle yakından ilgilenen ve hiçbir şeyin aksamamasını sağlayan sevgilimi gördüm bir an. (Kendisi de ilk kez okuyacak bunu mesela.) Baktım, müziğin idare edildiği camlı bölmeden beni, o halimi seyre dalmış. Yüzünde kocaman bir gülümseme, izliyor gelini. Gururla karışık.. O'nun eseri tabi baştan ayağa. Ama bendim esas gurur duyan O adamla. Çünkü ben, bu şalvar geleneğinin çok güzel ama çok fazla da masraflı olduğunu bilerek, "olmasa da olur" derken O'na, O bana "hayır, ben yaptıracağım bunu sevgilime" demişti. Bunu herkesle paylaşmaktan ve soyadını taşıyacak olmaktan deli gibi gurur duyuyorum.
Ve böyle böyle gecenin sonlarına yaklaşılırken, daha önce sevgiliyle çalışmış olduğumuz yine bir Arnavut geleneğine geldi sıra. Gelin ve damadın pistte başka kimse olmadan karşılıklı oynamasına.. Oynadığımız Arnavutça şarkıyı da, o anın kareleriyle birlikte burada paylaşmak isterim aslında. Hem dinleyin, hem bakın :)
Luy Luy Liriye
Hale bak, damat benden Arnavut resmen :) Ben ne kadar Balcı'ysam, O da bir o kadar Dogani desek yeridir. Loçkam :)
En sona hep gelenekleri sıraladım ama bitmiyor bitmiyor, ne yapayım? :) Bohçalarımız var bir de, o gece erkek tarafından geline ve kız tarafından damada hazırlanan ve orada sergilenen. Bakın şimdi farkettim ki, bohça alışverişimizle ilgili tek satır yazamamışım malesef. Hemen bir öneri daha, alışverişlerinize nişanlınızla yalnız gidin. Öyle binbeşyüzon kişi toplaşıp alışveriş yapmayın. Biz sevgiliyle ikimiz yaptık ve hem zamandan kazandık, hem de kimsenin fikrine ihtiyaç duymadan başbaşa her şeyi hallettik. Bir de öyle tüm sülaleye bohça yapmayın, yaptırmayın. İki taraf için de anlamsız masraflar. Yalnızca gelin ve damat olarak, gerçekten kullanacağınız şeyleri alıp, şık bir şekilde keselerle toparlayıp sunmak, bakınız böyle güzel sonuçlar doğuruyor;
Yukarıda gördüğünüz istiridye, onun bir ufağı ve diğer bir ipek bohça bendenizin oluyor. Hemen ardından efendi damadın bohçasını da şuradan görüntülüyoruz;
Böylelikle, tüm davetlilerin özellikle mekana bayıldığı, ardından bize bayıldığı :) ve bizim için hayallerimizin ötesinde ki nişanın, davetiyemizde de belirttiğimiz gibi, pasta şekerleri olduk. Tü tü maşallah BİZ'e, bize bizim gözlerimizle bakan herkese. Yalnız bırakmayan, çıkıp gelen, gelemeyişi için ulaşıp özür bildiren herkese koskocaman teşekkürler.
Baş kahramanları olduğumuz bu masalımsıda, düğünden önceki bu önemli aşamada tüm alkışları üzerimize almıyor ve yapımda emeği geçen herkesi isimleriyle burdan öperek videomuzla başbaşa bırakıyoruz :)
Doğan ve Balcı Aileleri,
Tüm dostlarımız,
Yapım ekibimiz olarak; Zerrin Çalış, Orçun Bekdik, Talha Çakır, Onurhan Kurt, Can Doğan
Ve tüm davetlilerimiz,
Siz olmasaydınız bu kadar alkış alamazdık, düğünde tekrar coşmak üzere..