3 Ocak 2012 Salı

ikinci Doğum Günü


Konuya öncelike daha önce Twitter'da paylaştığım yeni yıl hediyemle başlamak istiyorum. Zira bunu paylaşmazsam ölürüm. Buna ölürüm. Sevgiliye apayrı ölürüm. Atlıkarınca. Benim. Sevgili aldı. Kuruluyor ve muhteşem bi müzikle beni uyutuyor. Yazarken bile delirecek gibi oluyorum.

Ve ardından ikinci doğum günümüze geçiyorum.


2 Ocak 2012

Hangimizin doğum günüydü diye yazmaya başlarken bi saniyeliğine düşünmüş olmam neyi ifade ediyor acaba? Bazen insanın kelimelere uzak kaldığı olaylar oluyor, bu da onlardan biri benim için. Yazmakta epey zorlanacağımdan şimdiden özürlerimi kabul edin.

Ben yaratılışımdan ötürü kendi doğum gününü kutlamayı manasız buluyorum. Bu yaşıma dek yalnızca bir (yazıyla bir) doğum günüm için organizasyon yaptım, onu da pek sevmedim açıkçası. Velhasıl benim için farklı bir gün değildi yani. Oturup sevgiliyle de konuşmadım bu yüzden. Tabi ufak tefek hissettiklerim oldu, benden habersiz bazı çalışmalar yapılıyordu falan ama ilişmedim.

O gün de sabahtan akşama kadar evdeydim. Kronik işsiz olarak. Sevgili iş çıkışına yakın hazırlan da çıkalım diye haber gönderince kalkıp hazırlandım. Akabinde çıktık, baktım karşıya geçiş yönünde ilerliyoruz nereye gidiyoruz diye sordum elbet. Sanırım bizim için gelenek haline gelecek Taksim'de geçirmek doğum günlerimizi. Taksim'e gidiyormuşuz efendim. Peki dedik düştük yola. Nasıl acıkmışım, yolda söylendim şımarıklıklar mızmızlıklar yaptım falan. Diye diye geldik. Çıktık Litera'ya. Enfes seçim. Şu üstte gördüğünüz bizim için ayrılmış olan masamız. Yemekleri silip süpürmüş halimiz o ayrı. Bu arada yemeklere değinmeden geçersem gerçekten ayıp etmiş olurum. Böyle iyi yemek yaparsam bi gün bu gezegeni terk eylerim arkadaş ben. Tadına doyamadık hem kırmızı etin hem de beyaz etin. Burdan tebrik ediyorum şeflerini. Gidin, yiyin, yedirin sevdiklerinize.

Neyse yemeklerimizi yedik, bizim klasiklerimizden ben kırmızı şarabımı sevgilim votkasını aldık sohbet ederken, güzel güzel cümleler ediyordu sevgili. O konuşuyor bi cümleyi bitiriyor, o cümle küt telefonuma mesaj olarak geliyordu. Şok oldum tabi. Nasıl yani bi saniye n'aptın nasıl yaptın bunu falan diye sorguluyordum. Gülümsüyordu sadece. Söylesene diyordum. Ben romantizmi bıraktım, bunu nasıl yapabilmiş onu çözmeye odaklıydım. Kafa böyle çalışıyor işte inspector Gadget kılıklı bi insanım nihayetinde. Ama ne mümkün. O sevgilinin karşısında ne mümkün. Bi baktı, biraz kıvrılmış dudağın kenarı, gülümseme hali, hafif muzır soramıyorum tabi gerisini. Yelkenleri suya bırakıp dinlemeye devam ettim. Konuşuyor, konuştukça telefonuma mesajlar gelmeye devam ediyor o sırada. Çok güzel başlayıp devam eden bi cümlenin devamında ilk olarak üzerinde Zara yazan bi hediye paketi uzattı bana. İçinden çıkan lacivert yumuşacık şifon gömleği ilerleyen günlerde tabi ki üzerimde göreceksiniz ama şimdilik şurdan göz atalım kendisine;


Hemen ardından hem muhteşem cümleler hem saniyesinde telefonuma düşen mesajlar sürerken, sevgili de hediyelerimin sırasını öyle iyi ayarlamış ki.. Normal bi şifon gömlekten kalkıp daha kendisi gelmeden cümlelerle gözleri dolduran şeffaf kutunun içinde üzerinde 1 yazan pastasını iştahla yiyen bu bebeğe geldik;


"Ve.." diye devam etti; birbiri ardına gelen özenle düşünülmüş kelimeleri cümleler haline getirerek. O cümleleri özellikle paylaşmak istemiyorum. Hastalıklı bi şekilde kıskandığımdan sanırım. Gözler hafif buğulu dinledim ve ardından masanın öteki tarafından bana uzatılan şu harikulade şeyi gördüm;



Daha o ismi okuduğumda çıktı tansiyonum. Açamadan kafamı kaldırıp baktım bi kez. Ağlayacağımızı anlayıp geri döndüm kitaba.



Öyle bi adam ki O; herkesin 'roman' dediği blogumuzu almış, harf harf, kelime kelime dökmüş gerçek bi romana. O sayfalara dokunabilmek nasıl bi duygu, o an neler söyledim, neler yaptım gerçekten bilmiyorum. Sadece yüzündeki ifade değişmeden beni izleyen sevgili vardı gözümün önünde. Bizim için doğum günleri sanırım hep böyle geçecek. İlki de böyleydi, bu da böyle oldu. Nasıl ifade edilir, böyle pek atlamalı zıplamalı, bugün doğum günü hadi dağıtalım kafası yok bizde. Hoş o havamız genel olarak zaten yok alabildiğine sakinlik taraftarı insanlarız ama bu günlerde daha bi kabuğumuzda oluyoruz sanki. Biraz şükretme hali hakim belki. Akıllar geriye gidiyor. Bakınca bundan şu kadar yıl önce dünyaya gelmiş bu insan diyorsun. Ne ailesi aileni tanır, ne sen onu. Ama işte ne olmuş nasıl olmuşsa karşılaşmışsınız. O yaştan sonrasını birlikte geçirmek üzere karar almışsınız. Değişik. İşte karşında oturmuş yemek yerken, bi şeyler anlatırken bunları düşünüyorsun. Çok mühim değilse bi de iki insan için de bu tip organizasyonlar, coşalım geceleri, oturup izlemek yetiyor. Hanginizin doğum günü olduğunun da önemi yok aslında. Bi adam var veya bi kadın. Sizin sevdiğiniz. Dünyaya gelmiş, nefes alışı hiç durmadan o yaşa gelmiş ve sizin hayatınızdan bi başka hayata pencere olmuş bi insan. Gerisi oldukça flu.

Sonrasında ne kadar oturduk orda bilmiyorum. Aklım biraz açıldığında İstiklal'deydik. Hava da benim için bi güzel. Bi mis. Soğuktan nefret eden bi insanım, Ocak doğumlu olarak. Hayatım çelişki. Neyse efendim, kalktık eve gidiyoruz sonuç olarak. Ben nerden bileyim damat beyin ailemle bu kadar irtibatta olduğunu. Önce kuzen Zuhal ve kardeş Zero'yla organizasyon, sonra ailemle organizasyon. Sinsiler sizi. Eve geldik o saatte herkes cicili bicili giyinmiş bi şok oldum tabi. Annem, anneannem, babam, kardeşim.. Zıpır bi karşılama oldu bize gülücüklerle falan. Sonra beni bi şımartmalar efendime söyleyeyim baktım pastam geldi küt diye;


Dileği tutup üfledim tabi. Bende şımarmaya müsait insan, hemen bi el çırpmalar. Ve tabi gelsin hediyeler kısmı. Anneannem kocaman bi buket çiçek almış, rengarenk karanfillerle dolu mis gibi. Kurutuyorum şu an. Annem tabi mutfak kısmına daha hakim kendisi. Ufacık ayıcık şeklinde bi waffle tavası almış aşık olduk sevgiliyle waffle manyakları olarak. Ve iki sırıtkan yüz şeklinde kavanoz. Bence kırmızısı Cumhur'a benziyor(kahkahalar). Bakınız;



Babamdan tüm arzularıma hitap eden tapılası bi çift aşk;


Böyle bol keseden hediyelerle şımartılıyordum ben tabi ki ama sevgilim muhteşem insan sürprizleri bitirmemiş. Baktım bi şeyler daha geldi ve gecenin bombası oldu. Bu saatte bunu yayınlamakla bi çok kişinin kulaklarımı çınlatmasını göze alarak sizleri 'sevgiliden aldım bi tane eve geldim bin tane' isimli hediyemle başbaşa bırakıyorum. Siz seyredin ben yiyorum :)










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder